Muhteşem Doğasıyla Kırklareli’de Gezilecek Yerler | 2021

kırklareli gezilecek yerler

Kırklareli’de Gezilecek Yerler Neresidir? Kırklareli Gezilecek Yerler Nerelerdir? Kırklareli Nasıl Gidilir?

Kırklareli, Trakya bölgesinde bulunan köklü bir tarihi geçmişe sahip illeri başında gelmektedir. İstanbul, Edirne ve Tekirdağ’a komşu olan Kırklareli’nin güncel nüfusu 350 bin civarındadır. 1.528 km²’lik bir alana kurulu olan şehrin deniz yüksekliği ise 203 metredir. Kırklareli’nin eski adı ise Kırk Kilisedir. Tarihin farklı dönemlerinde coğrafi konumu gereği birçok medeniyete ev sahipliği yapan il, antik yerleşim alanı niteliği taşımaktadır.

Yapılan çalışmaların sonucunda Buzul çağının sonlarına doğru kayda değer bir süre sular altında kaldığı belirlenen Kırklareli’nde insan varlığına dair spesifik belgeler tespit edilmiştir. Yani şehrin kurulduğu alan neolitik döneme ait izler taşımaktadır. Tarihte bu bölgeye yerleşen ilk kabilelerden birinin adı olan Trakya ismini alan ve içinde Kırklareli’ni de barındıran bu geniş alan, bağımsız ve küçük bir prenslik şeklinde Roma dönemine kadar özerk varlığını sürdürmüştür. Anadolu’dan Batı’ya geçiş güzergahının en önemli noktalarından olan Kırklareli hem Bizans döneminde hem de Roma döneminde çeşitli devletlerin istilalarına maruz kalmıştır.

Osmanlı döneminde Sultan 1. Murat tarafından 1963 yılında ilk defa ele geçirilen Kırklareli uzun yıllar boyunca Türk hâkimiyeti altında varlığını devam ettirebilmiştir. Sırasıyla Balkan Savaşları ve daha sonrasında patlak veren 1. Dünya Savaşında Yunanlıların ve Bulgarların işgaline uğrayan Kırklareli ve yerel halkı o günün şartlarında ciddi sıkıntı ve eziyetlere maruz bırakılmış fakat 10 Kasım 1922’de beklenen özgürlüğe kavuşmuştur.

Türkiye’nin birbirinden önemli 81 ilinden biri olan Kırklareli, Avrupa’ya açılan kapımız niteliğini taşımaktadır. Kırklareli’nde bulunan Dereköy Sınır Kapısı, Avrupa’ya gitmek isteyen birçok kişinin uğradığı noktalardan biridir. Tarihi ve kültürel anlamda bir yoğunluğu bulunan şehir doğası ile de ziyaretçilerini adete büyülemektedir. Bölgede hakimiyet kurmuş pek çok farklı medeniyette izler taşıyan kent, hem kültür turizmi açısından kayda değer kalıntılar barındırmakta hem de gezilecek doğal yerleri ile doğa severlerin uğrak noktalarından birini oluşturmaktadır. Ayrıca şehrin bilinmeyen özelliklerinden biri de Kırklareli’nde yapılan deniz turizmidir. Birbirinden eşsiz güzellikteki doğal plajları ile yazın da ziyaret edebileceğiniz illerin başında gelmektedir. Muhteşem Doğasıyla Kırklareli Gezilecek Yerler ise şu şekilde sıralanmaktadır:

  • Vize Küçük Ayasofya (Gazi Süleyman Paşa) Camii / Kilisesi
  • Babaeski Köprüsü
  • Aya Nikola Manastır
  • Yıldız Dağları (Istranca Dağları)
  • Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü
  • Hızırbey Camii
  • Bulanık Meşe Ormanı
  • Saka Gölü Langozu
  • Cehennem Şelaleleri
  • Dupnisa Mağarası
  • Lüleburgaz Sokullu Hamamı
  • Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi
  • Kırklareli Müzesi
  • İğneada Plajı
  • Kastros Plajı

Doğası ve Kültür Harikası Kırklareli’ne Ne Zaman Gidilir?

Kırklareli, etrafı dağlarla çevrili bir coğrafi konuma sahiptir. Birbirinden farklı iklim tiplerinin görülebildiği Kırklareli’nde Karadeniz ve karasal iklim tipleri görülmektedir. Şehir merkezinde karasal iklim tipi özellikleri yoğun olarak görülürken Yıldız Dağlarının bulunduğu kuzey sahil kesiminde Karadeniz iklim tipi özellikleri görülmektedir. Tam da bu noktada şehri ziyaret etmek isteyen kişiler doğası ve kültür harikası Kırklareli’ne ne zaman gidilir sorusunu sormaktadırlar.

Kırklareli, barındırdığı geniş ormanlık alanları sebebiyle yasal olarak izin verilen dönem ve türdeki hayvanlar için yılın ekim ve şubat ayları arasında av tutkunlarının ziyaret ettiği bir ildir. Ayrıca deniz turizminde de Trakya’nın gözde illerinden biri olan kenti haziran ve eylül ayları arasında ziyaret ederek hem güneşim hem denizin hem de kumsalın tadını çıkarabilirsiniz. Bunların dışındaki etkinlerde şehri yılın her döneminde dilediğiniz gibi ziyaret edebilir, önemli doğal ve suni güzelliklerini keyifle gezebilirsiniz.

Müze kart çıkartmak bütün gezilerinizde avantaj sağlayacaktır. Kırklareli’nde gezilecek ve görülecek yerleri müze kart sayesinde ücretsiz bir şekilde ziyaret etmeniz mümkündür. Bunlara ek olarak Kırklareli ziyaretinizde Trakya’ya ve şehre özgü yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Kırklareli köftesi, sini mantısı, labada borani, papara, pekmezli kaçamak ve daha fazlası için yazının devamını okuyabilirsiniz.

Kırklareli’nde Mutlaka Gidilmesi Gereken 13 Yer

Kırklareli’nde mutlaka gidilmesi gereken 13 yeri sizler için derledik. Siz de Kırklareli ziyaretinizde bu yerlere uğrayarak hem doğanın hem de tarihin tadını çıkarabilirsiniz.

Vize Küçük Ayasofya (Gazi Süleyman Paşa) Camii / Kilisesi

Kırklareli’nin Vize ilçesi sınırlarında bulunan Vize Küçük Ayasofya (Gazi Süleyman Paşa) Camii / Kilisesi köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Bizans İmparatoru olan Jüstinyen tarafından kilise olarak inşa ettirilmiştir. Çok uzun süre kilise olarak hizmet veren yapı, 14. yüzyılda yapılan düzenlemeler ile camiye çevrilmiştir. Camide ki mozaikler ve sütunlar Aya İrini ve Aya Sofya ile benzerlikler göstermektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temel mimari özelliklerine sadık kalınarak bir restorasyon geçiren Vize Küçük Ayasofya (Gazi Süleyman Paşa) Camii / Kilisesi, birçok turist tarafından spesifik olarak ziyaret edilen mekânlardan biridir.

Tarihi Babaeski Köprüsü

Babaeski Köprüsü, 4. Murat tarafından yaptırılmıştır. 5,85 metre genişlik ve 72 metre uzunluğa sahip olan köprü, Ergene Nehri’ne bağlı olan kollardan birinin üst kısmına inşa edilmiştir. Babaeski Köprüsünün tam orta noktasında beş beyitten oluşan bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabeden edinilen bilgilere göre köprü 1600’lü yıllarda (1633 ve 1634 yılları arasında) inşa edilmiştir. 7 göz şeklinde tasarlanan köprü özellikle İstanbul’dan Rumeli veyahut Rumeli’den İstanbul’a giden kervanların rotalarının önemli noktalarından birini oluşturmakta idi. Daha sonraları zaman içinde yedi gözden biri toprağın altında kaldığından dolayı günümüzde altı gözlü bir görünüme sahiptir. Babaeski Köprüsü Osmanlı zamanında da Batı’ya yapılacak bütün seferlerde önemli bir noktayı oluşturmaktaydı. Bu bağlamda da bir öneme sahip olan köprüyü yılın her döneminde ziyaret edebilirsiniz. Köprü, günümüzde hala kullanılmaya devam edilmektedir.

Yıldız Dağları (Istranca Dağları)

Yıldız Dağları ya da diğer adı ile Istranca Dağları, Bulgaristan’dan İstanbul’a kadar uzanan ve yaklaşık uzunluğu 150 kilometreyi bulan dağlardır. Denize paralel olarak uzanan bu dağların maksimum yüksekliğe ulaştığı nokta Kırklareli’nde bulunmaktadır. Bu zirvenin adı ise Mahya Dağı zirvesi olarak adlandırılmaktadır. Yaklaşık uzunluğu ise 1031 metredir.

Yıldız Dağları biyolojik anlamda oldukça çeşitli hayvansal ve bitkisel türler barındırmaktadır. Bu sebeple resmi olarak koruma altına alınmıştır. Pek çok araştırmacının ziyaret ettiği dağ; hem yapısı hem barındırdığı canlılar ile birçok bilimsel araştırmaya kaynak ve konu olmuştur. Bu bölgede Ergene nehrini besleyen asıl ve önemli kaynaklar bulunmaktadır.

Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü (Drina Köprüsü)

Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü diğer adıyla Drina Köprüsü olarak bilinmektedir. Lüleburgaz Deresi üzerine inşa edilen köprü, Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan eserlerden sadece biridir. Köprü 1569 ve 1570 yılları arasında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Tam olarak Lüleburgaz’ın Edirne çıkışında yer almaktadır. İnce işçilik harikası olan köprü günümüzde de aktif olarak kullanılmaktadır.

Köprünün yapılmasında nihai hedef posta yollarının ulaşımındaki sıkıntıların giderilmesi ve Anadolu, İstanbul ve Rumeli arasında yol alan kervanların bölgede bulunan ve geçilmesi mümkün olmayan suları geçebilmesi üzerinedir. Bu amaçlara ek olarak 16. yüzyılda sıklaşan Osmanlı’nın Batı seferlerinde kolaylık sağlaması hedeflenmekte idi. Günümüze sağlam bir şekilde ulaşan ve halen aktif olarak kullanılmaya devam eden köprü, o dönemin imar ve iskân politikaları için de önem taşımakta idi.

Hızırbey Camii

Kırklareli’nin tam merkezinde bulunan Hızırbey Camii ve Hamamı, Köse Mihalzade Hızırbey tarafından 1383 yılında yaptırılmıştır. Tam adres olarak Cumhuriyet Meydanında bulunmaktadır. Daha sonraki dönemlerde hem camii hem de hamamın restoresi Hacı Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde kullanılmaya devam eden Hızırbey Camii ve Hamamı işçiliği, kubbesi ve tasarımı ile şehir merkezi ziyaret edenlerin dikkatini çekmektedir.

Bulanık Meşe Ormanı

İğneada’da bulunan Bulanık Meşe Ormanı, meşe ağacının her türlü çeşidine rastlayacağınız bir ormandır. Yaz dönemlerinde yeşilin sonbahar dönemlerinde ise turuncu ve sarının her tonuna rastlayacağınız orman, içinde bulunan akarsuların sesleri ile huzur bulacağınız, kuş sesleri ile neşe dolacağınız şehrin gürültüsünden uzak ve doğa ile baş başa bir ortam isteyenler için idealdir.

Kamp severlerin ziyaret ettiği ve uzun süre kamp yaptıkları Bulanık Meşe Ormanı, içinde Kavakdere, Bulanık Dere ve Dolapdere’nin birleşmesi ve Karadeniz’e dökülmesi ile sonlanır. Yaz ve bahar aylarında bölgeyi bilen kampçılar çadırlarını kurarak bu eşsiz yerin tadını çıkarmaktadırlar.

Saka Gölü Langozu

Lagün gölü özelliği bulunan Saka Gölü Langozu, 5 hektardan meydana gelen minik bir göldür. 7 göle sahip Langoz ormanlarına bağlı göllerden biri olan göl, konumu itibariyle eşsiz doğal görünümlere bürünmektedir. Diğer göllerin aksine kumsalın hemen kenarında bulunmaktadır. Bu sebeple denizi ile birleşmesi yılın spesifik dönemlerinde gerçekleşmektedir. Bu anlamda tam olarak görsel bir şölen oluşturan Saka Gölü Langozu bünyesinde pek çok balık türü barındırdığından dolayı koruma altına alınan bölgeler arasındadır.

Cehennem Şelaleleri

Vize ilçesinde bulunan Cehennem Şelaleleri, keşfedilmemiş kamp ve doğa yürüyüşü alanlarının başında gelmektedir. Bölgede herhangi bir konaklama tesisi bulunmamaktadır. Bu sebeple günübirlik geziler ile ziyaret edilmektedir. Fakat Cehennem Şelaleleri civarında kamp yapmak için pek çok uygun alan bulunmaktadır. Doğasever kampçılar özellikle bahar ve yaz aylarında şelale etrafında kamp kurarak bu harika yerin tadını çıkartmaktadırlar.

Turizm Merkezi: Dupnisa Mağarası

Dupnisa Mağarasının en önemli özelliği Trakya’da turizme açılmış olan hem ilk hem de tek mağara olmasından geçer. Bölgede Karadeniz iklim tipinin görülmesinin yanı sıra mağara tam olarak Bulgaristan ve Türkiye sınırındaki Rezve Deresinin yararak oluşturduğu derin vadilerde bulunmaktadır. Istranca Dağlarının yeşilin her tonunu barındırmasından dolayı görsel şölen oluşturan Dupnisa Mağarası çeşitli envanterdeki bitki örtüsü ile ziyaretçilerini karşılamaktadır.

Mağara Sistemi olarak da adlandırılan bu doğal alanın oluşum dönemi ikinci jeolojik zamandır. Birbiri ile bağlantıları bulunan toplamda 3 mağaranın birleşmesinin bir sonucu meydana gelen Dupnisa’nın net uzunluğu 2720 metredir. Üsk katta Kız Mağaraları ve Kuru Mağara bulunmaktadır. Alt katta ise Sulu mağara yer almaktadır. Gelişimini tamamlayan Dupnisa Mağarasının oluşum süresi tahmini olarak 4 milyon yıl olarak tahmin edilmektedir.

Devasa görüntüsü ile ziyaretçilerine görsel bir şölen sunan mağara, havası ile astım, bronşit, KOAH gibi birçok hastalığa da iyi gelmektedir. Dupnisa Mağarasının Sulu Mağara olarak adlandırılan kısmının 200 metre, Kuru Mağara olarak adlandırılan kısmının ise 250 metresi ziyarete açılmıştır. 2003 yılında ziyaretçi almaya başlayan mağara, çeşitli aydınlatmalar ile aydınlatılarak görüş açısını genişletmektedir. Ayrıca yürüyüş iskeleleri ile mağara içinde dolaşmak da oldukça kolaylaştırılmıştır.

Lüleburgaz Sokullu Hamamı

Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1569 ve 1570 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılan Lüleburgaz Sokullu Hamamı, külliye şeklinde bir tasarıma sahiptir. Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ve hamamı klasik bir tarz benimsenerek inşa edilmiştir. Kadın ve erkek ayrı olarak hizmet veren hamam üst kubbe ile birleştirilmiştir ve çevresine 11 adet dükkân bulunmaktadır. Daha sonraları pek çok restorasyon çalışması yapılan hamam ve külliye Lüleburgaz Belediyesine bağlı olarak işletilmeye devam edilmektedir.

Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi

Aşağı Pınar birçok arkeolojik kazı çalışmalarının yapıldığı bir alandır. Bu çalışmaların sonucunda elde edilen verilerde çeşitli Avrupa medeniyetlerine ait eserlere rastlanmıştır. Bu eserlerin görülme sıklığına bağlı olarak civarda pek de rastlamadığımız Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi açılmıştır. Bu açık hava müzesi toplamda yedi bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler şu şekildedir:

  • Kapalı alan sergisi,
  • Köy canlandırması,
  • Doğal çevre ortamı,
  • Zaman tüneli,
  • Deneysel arkeoloji,
  • Eğitim alanı,
  • Neolitik köydür.

Hem yetişkinler hem de çocuklar için Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi’nin eğitim alanında çeşitli aktiviteler ile hizmet verilmektedir. Yetişkinlere köyde yapılan kazıların hem arkeolojik hem de tarihsel bağlamlarda bilgilendirilmesi yapılırken çocuklara ise arkeolojiyi sevdirici ve bilinçlendirici eğitimler verilmektedir.

Tarihi Eser Mekanı, Kırklareli Müzesi

Trakya, pek çok gelenek, tarih ve esere ev sahipliği yapmaktadır. Trakya’nın zenginliklerinden biri de Kırklareli’dir. Kırklareli Müzesi 1894 yılında belediye binası olarak kullanılmak üzere inşa edilmiştir. 1960 senesine gelindiğinde belediye farklı bir binaya taşından dolayı boş kalmıştır. Daha sonra bir süre halk evi olarak kullanılmaya devam eden bina hakkında yıkılma kararı alınmıştır. Yıkılıp yıkılmaması hakkında yoğun tartışmaların yapıldığı ve en sonunda yıkılma kararının iptal edildiği binanın müzeye dönüştürülme süreci ise epey zahmetli olmuştur. 1983 yılında restorasyon çalışmaları başlamış ve uzun bir sürenin ardından 1944 yılında Kırklareli Müzesi resmi olarak ziyarete açılmış, faaliyete başlamıştır.

Türkiye’de ilk defa denenen tabiat salonu Kırklareli Müzesinde bulunmaktadır. Toplamda 76 farklı hayvan türünün bulunduğu ve açık olarak sergilendiği salonda günümüzde canlı olarak görülmesi mümkün olmayan hayvanların mumyaları sergilenmektedir. Ayrıca Vize Amfi tiyatrosu, Aşağı Pınar ve Demirköy dökümhanesinde yapılan arkeolojik kazı ve çalışmalarda ortaya çıkarılan tarihi eserler bu müzede sergilenmektedir. En önemlisi ise Diyonisos rölyefi ve milattan önce 6000 yıllarından kalan kap kacakları inceleyebilirsiniz. Osmanlı’dan kalan mezar taşları lahitler vb. eserleri görmeniz de mümkündür.

Görünümü İle, İğneada Plajı

İğneada, şehrin Demirköy ilçesine bağlıdır. Türkiye ile Bulgaristan arasında sınır noktasını oluşturan bu şirin yerin Demirköy’e uzaklığı ise 25 kilometredir. İğneada yaklaşık olarak 10 kilometreyi bulan uzunluk ve 60 metre civarında ene sahip doğa harikası plajı ile yaz turizminin keşfedilmemiş alanlarından biridir. Kumsal oldukça temiz ve taşsızdır. Bu sebeple yerel halk ve çevre illerdeki insanlar tarafından özel olarak tercih edilmektedir. İğneada Plajına ulaşım herhangi bir problem teşkil etmemektedir. Şahsi aracınız ile ya da ilçeden kalkan minibüsler ile plaja rahat ve kolay bir biçimde ulaşmanız mümkün. İğneada’da konaklamak isteyen misafirler için çeşitli imkanlar da mevcuttur. Otel, apart, motel ve dinlenme tesisleri gibi alternatiflerden dilediğinizi tercih edebilirsiniz.

İğneada Plajının çevresinde bütün ihtiyaçlarınızı rahat bir şekilde karşılamanızı sağlayan tesisler bulunmaktadır. Tuvalet, duş, giyinme odaları, çay bahçesi ya da restoranlar plajın çevresinde konuşlanmıştır. Yaz sezonunda denizin yanı sıra çeşitli etkinliklerin düzenlendiği plajda dilediğiniz gibi vakit geçirebilir, zevklerinize hitap eden etkinliklere katılım sağlayabilirsiniz. Haziran ve ağustos ayları arasında hem denizi hem de kumsalı denize girmeye oldukça elverişlidir. Ayrıca İğneada Plajı, kuşların göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Birçok kuş gözlemcisinin ziyaret ettiği bu alanda kuşları gözlemlemek için oluşturulmuş uygun ortamlar da mevcuttur. Son olarak Gökyaka Kalesi, Hamdibey Kalesi, Sislioba Kalesi, Liman Fenerini de mutlaka ziyaret ederek denizin altında bulunan batıkları inceleyebilir ve heyecanlı dakikalar yaşayabilirsiniz.

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız(Henüz Derecelendirme Yok)
Loading...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başka Yazı Yok